top of page

Nadir Hastalıklardan Biri: Fenilketonüri



Adını birçoğumuzun duymadığı çok nadir hastalıklardan biri olan fenilketonüri hastalığı, otozomal resesif olarak kalıtsal yolla aktarılan genetik ve metabolik bir hastalıktır. Fenilketonüri hastalığı ilk kez 1934 yılında tanımlanmıştır. Kişinin fenilketonüri hastası olabilmesi için hem anne hem de babanın taşıyıcı olması gerekir. Ebeveynlerden sadece biri taşıyıcı ise yenidoğan bebek sağlıklı olarak dünyaya gelir, fakat hastalığın taşıyıcısıdır [1].


Öncelikle fenilalenin aminoasidinden biraz bahsedelim. Aminoasitler proteinlerin temel yapı taşlarıdır. Fenilalenin ise tüm proteinlerde ve bazı yapay tatlandırıcılarda (aspartam) bulunan bir aminoasittir. Gıdalarla birlikte vücuda alınan esansiyel aminoasitlerdendir ve protein yönünden zengin olan et, balık, yumurta ve süt ürünleri gibi besinlerde bulunur [1].


Kişide fenilalenin aminoasidinin tirozine dönüşme reaksiyonunun katalizlenmesinden sorumlu enzim olan hepatik fenilalenin hidroksilazı (FAH) kodlayan gende mutasyon gelişmesi durumunda fenilketonüri hastalığı gelişir. Reaksiyonun normal işleyişi Şekil 1’deki gibidir. Erken teşhis hayat kurtarır, tanı konma süresi her hastalıkta tedavi için önemli bir parametre sayılır. Özellikle fenilketonüri hastalarında bu durum daha da hayati boyutta önem taşımaktadır. Çünkü her geçen zaman beyinde daha ağır bir hasar oluşabilir.bu sebeple hastaya ne kadar kısa sürede tanı konursa hastanın alacağı zarar da bir o kadar minimize edilebilir [1].




Şekil 1. Fenilaleninin metabolik yolağı [2*]


Sağlıklı kişilerde FAH enzimi, fenilalenini geri dönüşümsüz olarak tirozine dönüştürür. Ancak FKU hastalarında bu durum normal seyrinde ilerleyemez. FAH enziminin yetersiz oluşu ya da hiç olmayışı sonucunda fenilalenin tirozine dönüştürülemez hale gelir. Bunların sonucunda kan gibi vücut sıvılarında ve beyin dokusunda birikim olur [2].


Hastalığın görülme sıklığı ülkelere göre farklılık göstermektedir. Ülkemizde her yıl yaklaşık olarak 300 fenilketonüri hastası bebek dünyaya gelir. Görülme sıklığı 3.000-4.000 yenidoğanda 1 şeklindedir. Dünyaya bakacak olursak 10.000’de 1 yenidoğanda karşılaşılmaktadır. Türkiye, fenilketonüri hastalığının prevelansının en yüksek olduğu ülke konumundadır. Bunun nedeni olarak ise akraba evliliklerinin sıklıkla gerçekleşmesi gösterilebilir [3].


Belirtileri

Fenilalenin metabolitlerinin vücutta birikimiyle birlikte birçok nörolojik problem gelişmektedir. Bunlar;

  • Nöbetler ve nörolojik sorunlar

  • Zeka ve gelişim geriliği

  • Ter ve idrarda küf kokusu

  • Anormal sayılabilir derecede küçük kafa (mikrosefali)

  • Hiperaktivite

  • Dermatolojik sorunlar

  • Havale

  • Yürüme bozuklukları

  • Ebeveynlere göre daha açık ten

  • Hastada bu belirtiler hafif ve şiddetli derecelerde seyredebilir [2].

Tanı

Öncelikle ebeveynlerin fenilketonüri öyküsü varsa mutlaka doktor kontrolünde olmaları gerekmektedir, doğum öncesi tanı testlerini yaptırmaları önemlidir. Hastalar kan testi ile tespit edilebilir. Yenidoğanlarda fenilketonüri tanısı, bebek 1-2 günlük iken topuktan alınan kan ile yapılan Guthrie testi ile doğrulanır. Hastalık erkenden teşhis edilemezse hastada ciddi beyin ve sinir hasarına sebebiyet verebilir.


Tedavi

Günümüzde fenilketonüri hastalığının tedavisinde özel diyet programları ve ilaç tedavisi uygulanmaktadır. ABD Gıda ve İlaç Dairesi (FDA), fenilketonüri tedavisi için Sapropterin ( Kuvan) ilacını kullanım için onaylamıştır. Bu ilaç vücuttaki fenilalenin konsantrasyonunun düşürülmesini sağlar. Ancak ilaç tek başına yeterli değildir, özel bir beslenme programı ile beraber kullanılmalıdır. Ayrıca her fenilketonüri hastasında da etkili olmadığı durumlar vardır. Kişiye özel olarak oluşturulan beslenme programları sayesinde vücutta fenilalenin birikimi azaltılabilir. Bu programlar ile aynı zamanda fenilaleninin tirozine dönüşememesinden kaynaklı tirozin aminoasidi eksikliğinin giderilmesi de amaçlanır [2*].

Beslenme desteği sağlanarak hastanın bebeklikten itibaren hayat boyu hastalığının seyri hafifletilmeye çalışılır, semptomlar azalır. Maalesef ki özel beslenme takibi, hastanın yaşı ilerledikçe daha zor bir hal almaktadır. Bu sebeple günümüzde güncel tedavi yaklaşımları geliştirilmekteye devam etmektedir. Bunlardan bazıları: glikomakropeptit, büyük nötral aminoasitler, tetrahidrobiyopterin [2*].


Glikomakropeptit (GMP)

GMP, 64 aminoasit içeren doğal bir protein kaynağıdır ve yapısında fenilalenin bulunmadığından fenilketonüri hastalarında sorunsuz şekilde kullanılabilir. Yapılan çalışmalarda GMP desteği ile hastalarda fenilalenin seviyesinin düşürüldüğü ve yeterli protein alımının sağlandığı belirtilmiştir [2*].


Büyük Nötral Aminoasitler

Bu aminoasitler fenilalenin haricinde tirozin, lösin, izolösin, metionin, triptofan, tireonin ve histidin aminoasitlerini içeren bir karışımdır. Fenilalenin seviyesini azaltıcı etkisi kanıtlanmıştır [2*].


Tetrahidrobiyopterin (BH4)

Tetrahidrobiyopterin, FAH enziminin kofaktörüdür. Yükselen fenilalenin konsantrasyonunu azaltıcı etkiye sahitir. Bu tedavi yaklaşımının hastaya verilebilmesi için kandaki fenilalenin seviyesi 400 mikromol/ L olmalıdır [2*].



KAYNAKÇA

Görseller

[1*] Fenilktonüri (PKU) Hastalığı Nedenleri ve Belirtileri, (2020) , https://www.bitkiseldogal.com/fenilketonuri-pku-hastaligi-nedenleri-ve-belirtileri , Erişim Tarihi 06/04/2021.

[2*] Ülker, İ., Şanlıer, N., Fenilketonüride Beslenme ve Yeni Tedavi Yaklaşımları, (2018) https://dergipark.org.tr/tr/download/article-file/518446 , Erişim Tarihi 10/04/2021.

[1] Erdal, B., Caferoğlu, Z., Fenilketonüride Yeni Bir Tedavi: Pegvaliase , (2018).

[2] Büyükkurt, Ö., Durak, A. N., Erbaş, M., Fenilketonüri Hastaları için Fenilalenin İçeriği Azaltılmış Bir Un Geliştirilmesi, (2018).



381 görüntüleme0 yorum

Son Yazılar

Hepsini Gör
bottom of page