Probiyotikler
Köken olarak “pro ve bios” kelimelerinden oluşan probiyotik kelimesi yunanca yaşam için anlamına gelmektedir. Dünya sağlık örgütü (WHO) tanımıyla probiyotikler konak sağlığı için gereği kadar uygulanması durumunda fayda sağlayan mikroorganizmalar olarak tanımlanmıştır [1].
Probiyotiklerle ilgili çalışmalar özellikle son 20 yılda hız kazanmıştır. Günlük, temel beslenmeye ek olarak insan sağlığı açısından önemli olup sonradan geliştirilmiş gıdaların arasında en çok kullanılan grup probiyotiklerdir. Probiyotikler ve mikrobiyal canlıların faydalarından ilk defa 1908 yılında Elie Metchnikoff tarafından bahsedilmiştir. Metchnikoff probiyotiklerin fermente haline getirilmiş süt ve süt ürünlerinde bulunduğunu ve bu ürünlerde bulunan bakterilerin bağırsak mikrobiyotasının çeşitliliğini arttırıp aynı zamanda toksik etkileri ortadan kaldırdığını, böylelikle insan ömrünü uzatıcı bir etkisinin olduğunu açıklamıştır [2].
Probiyotik mikroorganizmaların sahip olması gereken bazı özellikler vardır [3];
İçerisinde patojen barındırmamalı,
İnsan vücudu için güvenilir olmalıdır.
İntestinal sistemde yaşamını sürdürebilmesi için mide asidine karşı dayanıklı olması gerekmektedir.
Bireye fayda sağlaması açısından patojenlere karşı rekabet içerisinde olmalıdır.
Gıdaya eklendiği zaman herhangi bir tat değişikliğine sebep olmamalıdır.
Mikropları öldürücü özellik göstermesi gerekmektedir.
İnsan temelli mikroorganizmalardan olmalıdır.
Probiyotiklerin genel tanımında özellikle şu 3 laktik asit bakterisinden bahsetmek mümkündür. Bu bakteriler; Lactobacillus spp. Bifidobacterium spp. ve Enterococcus spp. Bu bakteriler intestinal sistem içerisinde canlı kalabilme ve yaşamsal faaliyetlerine devam edebilme özelliklerine sahiptirler. Bunlar fermente edilmiş süt ve süt ürünlerinde bulunabilir, aynı zamanda günlük besinlere ek olarak geliştirilmiş gıdalar ile vücut içerisine alınabilirler [4]. Yapılan bazı çalışmalarda oral yoldan alınan bifidobakterilerin ve laktobasillerin vücut sistemi içerisinde düzenleyici özelliklerinin olduğu belirlenmiştir. Bu probiyotik mikroorganizmaların antibiyotik etkisinin olduğu da tanımlanmıştır [5].
Şekil 1. Lactobacillus, bifidobacterium ve enteraccocus şekilsel gösterim
Kolorektal Kanser Oluşumu
Kolorektal kanser 3 ana aşama ile oluşur, ilk aşama başlatma evresidir. Bu evrede DNA diziliminde bir takım farklılıklar ve değişimler görülür. Normal olan bazı hücrelerde kendiliğinden başlayabilirken, bazı hücrelerde herhangi bir karsinojen madde ile etkileşime girmesi ile başlayabilir. İkinci aşama yükseltme evresidir, yayılımın başlamaya hazırlanır. Üçüncü ve son evre olan ilerleme evresinde ise artık değişime uğrayan hücrelerin kötü huylu hücrelerinin çoğalmasına sebep olur, epigenetik ve genetik değişimler meydana gelir. Kolorektal kanser oluşumu ve gelişimi normal hücrelerin fonksiyonlarının değişimi ve bu değişim üzerinden ilerleyişi ile meydana gelmektedir [6] [7].
Probiyotikler ve Kolorektal Kanser Tedavisi
Kanser tedavisinde kullanılan yöntemlerin başında kemoterapi, radyoterapi ve cerrahi operasyonlar gelmektedir. Bu işlemlerde risk yüksek olup başarı istenilen düzeyde değildir. Bu nedenle kanser temelli ölümlerin sayısı önlenememektedir. Kolorektal kanser tedavisinde yan etkinin ve risklerin azaltılıp başarı yüzdesini arttırmaya yönelik alternatif çözümler üretilmeye çalışılmıştır. Bu çözümlerden biri de probiyotiklerdir.
Probiyotiklerin kanser mekanizmasındaki temel etkisi prokarsinojenlerin karsinojenlere dönüşümünü engellemektir. Bunun yanı sıra mutasyona uğratacak maddeleri inaktive etme ve bu maddelerin bağırsak tarafından emilimini engelleme özellikleri vardır. İmmün sistemi geliştirmede önemli yere sahip olan probiyotikler mutajenik maddelere karşı özel salgı da üretebilirler [8].
Yapılan son araştırmalarda elde edilen bilgilere göre Lactobacillus acidophilus‘un tümör oluşumunu engelleyici bir etkisinin olduğu bulunmuştur. Bu özellikte olan bir diğer örnek ise bifidobacteri spp.’dir. Bu iki bakterinin kanseri önlemedeki ortak mekanizması bağışık sistemini güçlendirmek ve kanserojen maddelerin vücut içerisindeki yerinden uzaklaştırılmasıdır. Ayrıca β-glukosidaz, nitroredüktaz gibi kanser yapıcı özellikte olan enzimlerin etkinliğini azaltıcı yönde etkileri olduğu belirlenmiştir [9].
KAYNAKLAR
[1] Gupta, V., Garg, R., (2009). Probiotics. Indian J. Med. Microbiol., 27(3): 202-9.
[2] Ross, RP., Fitzgerald, G., Collins, K., ve Stanton C. (2002). Cheese delivering biocultures-probiotic cheese. J Dairy Technol;57:71.
[3] Novik, G., Sidarenka, A., Kiseleva, E., Kolomiets, E., ve Dey, E.S. (2014). Probiotics. In: Biotransformation of Waste Biomass into High Value, Brar, S. K., Dhillon, G. S., Soccol, C. R. (eds.), Springer, New York, pp. 187-235.
[4] Rafter, J. (2002). Lactic acid bacteria and cancer: mechanistic perspective. British Journal of Nutrition, 89-94.
[5] Sağdıç, O., Küçüköner, E., & Özçelik, S., (2004). “Probiyotik ve prebiyotiklerin fonksiyonel özellikleri84”, Journal of the Faculty of Agriculture, 35(3-4).
[6] Denariaz, G., Dugas, B., Kasper, H., Schmucker, D., Schrezenmeir, J., (1999). “Immunity And Probiotics”, Nutrition and Health Collection, 7-49.
[7] Coleman, O. I., Nunes, T., (2016). “Role of the Microbiota in Colorectal Cancer: Updates on Microbial Associations and Therapeutic Implications”, BioResearch, 5 (1).
[8] Uccello, M., Malaguarnera, G., Basile, F., D’agata, V., Malaguarnera, M., Bertino, G., ve Biondi, A. (2012). ‘’ Potential role of probiotics on colorectal cancer prevention.’’ BMC Surgery, 12(Suppl 1), S35. doi:10.1186/1471-2482-12-s1-s35
[9] Wong, JM., De Souza, R., Kendall, CW., Emam, A., ve Jenkins, DJ., (2006) ’Colonic health: fermentation and short chain fatty acids.’’ Journal of clinical gastroenterology.; 40(3):235 -243.
Comments